top of page
  • Yazarın fotoğrafıElif Güveloğlu

Fibromyalji



Yaklaşık 10 milyon kişi güne fibromiyalji ağrıları ile başlar. Fibromiyalji, popülasyonun yaklaşık %5’ini etkileyen kronik ağrılı bir hastalıktır. En çok 20-60 yaş arası bayanları seçer bu hastalık, en yoğun görüldüğü yaş grubu ise 45-55 yaş arasıdır.

‘Fibrozit sendromu’ adı da verilir bu duruma ki ‘sendrom’, bazı bulgu ve belirtiler komplexi demektir.

Bu sendromda, kronik ağrı, yorgunluk ve tutukluk üçlüsü mevcuttur. Derin hassasiyeti bulunan spesifik noktalar vardır ki fibromiyalji tanısı için esas olan , derinde lokalize hassas noktaların varlığıdır. Fibromiyalji tanısı koymak için belirlenmiş 18 hassas noktadan en az 11’inde hassasiyet saptanması gerekir. İlginç olarak, bu hassas noktalardan alınan doku parçalarının mikroskobik incelenmesinde dokularda patolojik bulgulara özellikle de yangıya (enflamasyon) rastlanmaz. Fibrozit sendromunda hassas spesifik noktalar yanı sıra, iç ve dış uyaranlara karşı artmış hassasiyet, dinlendirmeyen uyku ve fibrozitik kişilik özelliklerine de sıkça rastlanır. Fibrozitik kişilikli hastalar, genellikle kusursuzluk arayan tiplerdir, kendilerinden ve çevrelerinden yüksek beklentileri vardır, mesleklerinde başarılıdırlar, şüphecidirler ve dönem dönem uyum güçlüğü çekebilirler. Sıkça maskeli veya açık depresyon geçirirler. Ağrı, sıklıkla yaygındır ama en çok boyun ve bel bölgelerinin derin dokularına lokalizedir, omuz ve pelvik bölgeyi, sırtı, dirsek, diz ve elleri de kapsayabilir. Kronik baş ağrısı ve hafıza problemleri sıktır. Hastalar sıklıkla ayak ve bacaklarda şişlikten de yakınırlar, bu dönem dönem eşlik eden sıvı retansiyonuna bağlı olabilir. Kas krampları olabilir. Tutukluk ve yorgunluk en belirgin bulgulardır. Hastaların şikayetleri, soğuk ve nemli havalarda, fiziksel ve ruhsal yorgunlukla, uykusuzlukla, aşırı fiziksel aktivite veya tam tersi olarak aşırı hareketsizlikle artarken, sıcak ve kuru havalarda, sıcak duş ve banyoyla, masajla, uygun fiziksel aktiviteyle ve dinlendirici uykuyla azalır. Fibromiyaljili hastalarda uyku bozukluklarına sık rastlanır, EEG ile uykunun REM dışı döneminde bozukluk saptanmıştır. Hastalarda aynı zamanda uyku apnesi (uyku sırasında dönem dönem solunum durması), huzursuz bacak sendromu, istemsiz kas seyirmeleri görülebilir. Spastik kolon diye adlandırılan barsak problemine bu hastalarda sık rastlanılır. Hastalığın ‘otoimmün’ hastalık grubuna dahil olduğuna dair veriler mevcuttur. Bu hastalık grubunda bağışıklık sisteminin yanlış çalışması söz konusudur.

TEDAVİ Tedavinin en önemli parçası kişiyi hastalığı hakkında detaylı bilgilendirmektir, hasta, hastalığından korkmamalıdır. Hastaya ağrı ve gerginlik arasındaki ilişki net olarak anlatılmalıdır. Hastalığın psikolojik durum ile bağlantısı anlatılmalı ama bunun hasta tarafından ‘suçlama’ olarak algılanması engellenmelidir. Destekleme ve pozitif yönlendirme çok önemlidir. Kişi kendisini sakat bırakacak bir hastalığın değil, bir fonksiyon bozukluğunun söz konusu olduğunu bilmelidir. Moral çöküntüsü önemli bir risk faktörüdür. Şikayetler, soğuk ve uyku bozukluğu ile artar, bunlardan uzak durmak gerekir. Uyku sırasında, boyun, streslere karşı açık olduğundan boyun kökü desteklenmelidir. Belin stabilitesini ve darbelere karşı direncini artırmak için sert ve düz yatakta yatılmalı, zayıf karın kasları güçlendirilmelidir.

Gevşeme egzersizleri ve masaj çok önemlidir, egzersizler başlangıçta şikayetleri artırabilmekle birlikte, tedavideki yerleri tartışılmazdır. Egzersiz programına hafif olarak başlamalı ve giderek artırılmalıdır. Ilık suda yüzme ve aerobik egzersizleri, yürüme, koşma, bisiklete binme ve germe egzersizleri etkilidir. Gerginlik, stres ve depresyonla baş etmek çok önemlidir, bu gibi durumlarda bitkisel çay ve bitki özlerinden faydalanmak önemlidir. İlaç olarak, salisilatlar (aspirin) ve basit analjezikler, kronik ağrı döngüsünü kırarlar fakat uzun vadedeki çeşitli yan etkilerinden dolayı bunları uzun süre kullanılamazlar. FİBROMİYALJİDE BİTKİSEL TEDAVİNİN YERİ Çok uzun süredir bu grup rahatsızlıklarda tüm dünyada bitkisel droglar gerek sistemik gerekse lokal olarak uygulanmaktadırlar. Sistemik tedavide, bağışıklık sisteminin ve kan dolaşımının düzenlenmesi, psikolojik rahatlama sağlama ve spazm çözücü özelliği olan maddelerin kullanılması ana hatları oluşturur. Bu maddeleri 3 gruba ayırabiliriz; bitkisel çaylar, bitki özleri ve besin takviyeleri. Birtakım bitki ve bitki özlerinin, bağışıklık sistemini düzenleyici etkileri varken, bazı grupların kan dolaşımı üzerine olumlu etkileri mevcuttur. Spazm çözücü özelliği bulunan ve psikolojik rahatlama sağlayan bitkisel drogların ise kimyasallardan farkları, uygun dozlarda ve uygun muayene bulgularında verildiklerinde önemli yan etkilerinin bulunmamasıdır. Hastaların magnezyumdan zengin gıdalarla beslenmeleri gerekir, yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, yağlı tohumlar önemli magnezyum kaynaklarıdır. Doymuş ve trans yağlardan uzak durmaları gerekir. Doymuş yağlar margarin ve hayvansal katı yağlar, trans yağlar ise yanmış, kızartılmış yağlardır. Şeker, alkol ve kafein tüketimi minimuma indirilmelidir. Bol su içilmesi önerilir ama bunda da aşırıya kaçmamak gerekir. Üzüm ve nar çekirdeği ekstresi gibi potent antioksidanlar faydalıdır, hem bağışıklık sistemini düzenlerler, hem de damar sistemini güçlendirirler. Çörekotunun çok önemli düzeyde rahatlatıcı etkileri mevcuttur. İçerdiği ‘antienflamatuar’ yani yangı giderici doğal maddeler emniyetli bir ağrı kontrolü sağlarlar. Lokal olarak, kan dolaşımını düzenleyici ve spazm çözücü bitkisel esansiyel yağlar içeren masaj yağlarıyla düzenli masaj yaptırmak, aromaterapik maddeler eklenmiş sıcak küvet banyoları, hastalarda belirgin rahatlama sağlar, üstelik bu rahatlama çoğu zaman uzun vadeli olur. Bütün bu tedavi yöntemleri, besin takviyeleri dahil, mutlaka doktor kontrolünde uygulanmalıdır.


639 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page